21 Eylül 2016 Çarşamba

Okul seçimimi yaparken beni neler etkiledi?

Sonbahar geldi ve ani bir hava değişikliği ile bizleri biraz sarstı. Aynı dönemde okulların açılması, tatil modundan çıkıp çalışma hayatına dönüş yapmak zorunda olmak işi biraz daha zor hale getirdi. Havanın durumundan çok etkilenmeyen ben; bir kaç gündür küçük bir duygusal dalgalanma yaşıyorum. Oğlum okula başladı ve onun bu sürece alışma evresi beni düşündürüyor. Okula ve öğretmenlerimize çok güveniyorum ancak, her yeni başlangıç alışana kadar endişe veriyor. Kızım zaten yıllardır aynı okulda ve çok mutlu. Kızım bu süreci rahat atlattı ancak oğlum beni özlüyor, yeni hayatına alışmaya çalışıyor. Ben de onun ve benim hayatımda gelişen bu yeniliğe alışmaya çalışıyorum.


Oğlum her onu almaya gidişimde büyük bir coşku ile karşılıyor beni, uzun uzun sarılıyor. Ve sürekli " anne geldin, beni aldın, annem" diye sarılıyor. O an çok etkileniyorum. Acaba onu tümden bırakıp gittiğimi mi düşünüyor, bana kızıyor mu acaba diye düşünmeden edemiyorum. Herhalde bu alışma dönemlerini atlatınca çok rahat edeceğim. Çocukları okula yeni başlayan tüm anneler gergin be kaygılı oluyorlar, bu çok normal. Ben de bu durumu kabul ettim ve kafamı dağıtacak şeylerle meşgul olmaya başladım.

Çocukları okula bırakınca arkadaşlarımla buluşup kahve içiyorum, kahvaltıya gidiyoruz yada sinemaya falan gidiyorum. Çünkü aklımı başka bir şeyle meşgul edemezsem kendime eziyet ediyorum. Hem onları bırakabileceğimiz en güvenli yer okul. Hele bir de iyi bir okula gidiyorlarsa aklımızın çocuklarda kalması hiç mantıklı değil. Gerçi anne olunca mantık biraz devre dışında kalıyor sanki🙃 Neyse okul güzel ve iyi bir yer. Bu konuda içimiz rahat olmalı.

Okul demişken biraz okulumuzdan da bahsetmek istiyorum, çevremdeki insanlar çocuklarımın eğitim aldığı yeri merak ediyorlar ve sık sık "neden orayı tercih ettin?" sorusuyla karşılaşıyorum. Hemen anlatayım http://minikeller.k12.tr/tr/basinda/Default1.aspx?Id=37 Minikeller Anaokulu benim okul arayışı içinde olduğum dönemde ilk ziyaret ettiğim okuldu ve o gün kızımın kaydını yaptırdım. Okulda ilk tanıştığım kişi Birgül öğretmendi, kurumun müdürü, emekli Sınıf öğretmeni ve çok güven veren biriydi. Yıllarca eğitim sektöründe çalışmış, kendisi de üç çocuk büyütmüş böylesi tecrübeli birinin yanlış bir okulda görev yapmayacağını düşündüm.

Kızım okula hemen başladı ve uyum süreci biraz uzun sürse de okuldan hep destek aldım. Beni yönlendirdiler ve beraber yol katederek bu süreci atlattık. Bu yıl kızım dördüncü dönemdir okula devam ediyor. Okulunu ve arkadaşlarını çok seviyor. Sınıfındaki arkadaşlarıyla beraber büyüdüler ve kendini çok güvende hissediyor. Bu da beni çok mutlu ediyor.

Zaman ilerledikçe okuldaki tüm personelle tanışıp dostluk kurduk ve her birini çok sevdim. Okulda yapılan hem çocuklar için hem de ebeveynler için yapılan çalışmalara hayran kaldım.yapılan etkinlikler ve projeler sosyal medya üzerinden ve web sayfasından takip edilebilir. Yorulmak bilmeyen, çalışkan ve bir o kadar da işini mutlulukla yapan insanlar vardı burada. Aslı Gencal ile de sık sık karşılaşıyorduk. Aslı Gencal okulun kurucusu , aslında mühendis ancak çocuklarına hayal ettiği gibi bir eğitim verebilmek için okul kurmuş bir anne. Öncelikle bu yürekli davranışı beni etkiledi ve insan kendi çocuğu için daima en iyisini ister. Bende Aslı Gencal 'ın çocuklarını okuttuğu bu okula gönül rahatlığıyla verdim çocuklarımı. Orada yanlış şeylerin olması mümkün değildi çünkü.

Aslı Gencal ile Zaman içinde bir dostluğumuz gelişmeye başladı. Sık sık sohbet etmeye başladık ve ortak noktalarımız çoktu. Sonra okul aile birliğinde görev aldım ve beraber pek çok proje yaptık. Okulun içinde neler olup bittiğini gördükçe ve daha iyisini yapma tutkusunu gördükçe okula daha çok güvendim. Çevremdeki herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum..

Tüm öğretmenler ve personel çok başarılı ancak benim için yeri özel ve farklı olan insanlar var, mesela Esin Aysel. Esin okulun pedagogu ve tam zamanlı olarak çalışıyor. çocuklarımızın ruhsal ce psikolojik süreçlerini takip ediyor. Belli dönemlerde çocuğumuzun gelişimi ile ilgili bizi bilgilendiren raporlar gönderiyor. Herhangi bir sorun olduğunda özel görüşmeler yapıyor ve okul - aile işbirliği ile çocuğun zorlandığı süreçleri kolayca atlatması sağlanıyor. Bizim evde yoğun bir biçimde kardeş kıskançlığı vardı ve Esin ile yaptığımız çalışmalar sonucunda bu dönemi kolayca atlattık. pek çok okulda pedagog bulmak mümkün olmuyor ne yazık ki.

Beni etkileyen bir diğer isim Tuğba Sayan öğretmen, nam-ı diyar Miss Tuğba. çocuklar ona böyle sesleniyor. Tuğba hanım Avusturalya'da 8 yıl yaşamış ve okulun eğitim yaklaşımını benimseyen yani Reggio Emilia yöntemi üzerine uzun yıllar çalışmış , deneyimli bir öğretmen. İngilizce derslerine Miss Tuğba giriyor ve çocuklar eğlenerek, merak ederek ve kalıcı bir biçimde İngilizce öğreniyorlar. Çocukların güvenini ve sevgisini kazanan öğretmenimiz birbirinden güzel etkinliklerle çocuklarımızın öğrenme sürecine katkı sağlıyor. İyi ki Türkiye'ye geri dönmüş.


Tüm bu anlattıklarım bir anne için çok önemli ancak asıl önemli kısım eğitim kısmı. Eğitim metodunu inceleyince daha da çok sevdim Okulu. Reggio Emilia yöntemi ile eğitim veren Minikeller Anaokulu bu yöntemi özellikle seçmiş. Çocuklar üzerinde çok etkili bir sistem bu. Okulun sitesinde var olan o bilgiyi hemen paylaşmak istiyorum;

Reggio Emilia, İtalya’nın kuzeyinde, Etrurya ve Galyalılardan etkilenmiş bir bölgenin merkezinde, milattan önce II. yüzyılda Romalılar tarafından kurulmuş bir kenttir. Şehir, doğudan batıya doğru bütün Emilia Romogna bölgesini geçen tarihi Roma Yolu üzerinde yer almaktadır. Bu bölge dört milyon nüfusuyla İtalya’nın en zengin ve en geniş bölgesidir. Bu bölge aynı zamanda İtalya’nın en gelişmiş ve sosyal yardımı en çok olan bölgedir (Cadwell, 1997).

II. Dünya Savaşının bitiminden altı gün sonra 1945’in baharında Reggio Emilia’nın 50 kilometre kuzey batısındaki Villa Cella adındaki küçük bir köyde insanların küçük çocuklar için bir okul inşa etmeye başladığı haberleri yayılmaya başlar. Yirmi yaşında genç bir öğretmen olan Malaguzzi bunu duyar duymaz hemen olanlara kendi gözüyle tanık olmak için bisikletine atlar ve olay yerine gider. Köye vardığında sağlam tuğla parçalarını seçip taşıyan kadınları görür ve ne yaptıklarını sorar. “Biz çocuklarımız için okul yapıyoruz” yanıtını verir kadınlar. Köylüler, Almanların geri çekilirken bıraktıkları bir tank ve birkaç kamyonu satıp, geceleri ve pazar günleri de çalışarak okulu yapmayı planlamaktadırlar. Arazi çiftçiler tarafından bağışlanmıştır, tuğlalar ve kirişler bombalanmış evlerden çıkartılmakta, kum ise nehirden getirilmektedir (Edwards, Gandini ve Forman 1998; Gandini, 1998). Kadınlar, “bizim çocuklarımız da zengin insanların çocukları kadar zekidir” demektedirler. Malaguzzi’nin öğretmen olduğunu duyunca kendileriyle çalışmasını isterler. Malaguzzi’de gülümseyerek “benim çok fazla deneyimim yok, fakat elimden gelenin en iyisini yapmak için söz veriyorum. Biz birlikte ilerlerken ben de öğreneceğim ve çocuklarla birlikte çalışırken öğrendiğim her şeyi onlara da öğreteceğim” diye yanıtlar.

İlerleyen günler boyunca çocukların aileleri, özellikle de Kadınların canla başla çalışırlar ve sekiz ay sonra okul tamamlanır (İmamoğlu ve Öz,) Bu sırada Malaguzzi, devletin çocukların farklılıklarını yok sayan ve onlara karşı hoşgörü göstermeyen yaklaşımına karşı bir tepki olarak, yedi yıldır yürüttüğü öğretmenlik görevinden ayrılmaya karar verir ve Ulusal Araştırma Merkezinde (CNR) psikoloji eğitimi görmek üzere Roma’ya gider.

Reggio Emilia’ya geri döndüğünde ise okulda problem yaşayan çocuklar için kurulmuş olan belediyeye ait psikolojik danışma merkezinde çalışmaya başlar. Bu dönemde Malaguzzi sabahları bu merkezde çalışmalarını sürdürürken, öğleden sonra ve akşamları da ailelerin kurduğu küçük okullarda çalışmaktadır.

Malaguzzi bu okullarda çeşitli eğitim kurumlarından yetişmiş, bir birlerinden oldukça farklı ancak olağanüstü yüksek motivasyona sahip, düşünceleri ve enerjileri sınırsız öğretmenlerle birlikte çalışmaktadır. Bu dönemde “çocuklara ilişkin şeylerin sadece çocuklardan öğrenilebileceği” fikri Malaguzzi ve arkadaşları arasında kök salmaya ve Reggio Emilia felsefesinin temelleri atılmaya başlar (Edwards, Gandini ve Forman, 1998).

Fakir bölgelerde bulunan ve tamamı ebeveynler tarafından kurulup işletilen bu okulların bazılarının bir süre sonra kapanmasına karşın, birçoğu ayakta kalmayı başarır. Malaguzzi önderliğindeki bu hareket bir süre sonra Reggio Emilia şehrine kadar ulaşır ve 1968 yılında İtalyan hükümeti okul öncesi eğitimi destekleme kararı alır. Bugün Reggio Emilia Belediyesi 22 okul öncesi eğitim kurumunu ve 13 çocuk yuvasını desteklemektedir. 1991 yılında yayınlanan bir rapora göre Reggio Emilia’da yaşayan 2.812 çocuğun 2.776’sı okul öncesi eğitimden yararlanmaktadır. Bu çocukların %50’si belediyenin okullarına devam etmektedir (Cadwell, 1997).

Reggio Emilia yaklaşımına göre çocuk, büyüme sürecinde gelişimini engelleyen bir duvarla karşı karşıyadır. Bu duvar, eskimiş ve kalıplaşmış katı kurallar, yetişkinler tarafından benimsenmiş ancak çocuklar tarafından anlaşılması oldukça güç olan ve geçerliliğini yitirmiş davranış kalıpları ve geleneksel eğitim metotlarından meydana getirmektedir. Bundan dolayı, öncelikli olarak çocuğun yaşadığı toplumdaki yeni kültürel değerleri ve rolleri öğrenmesi için desteklenmesi gerekmektedir. Bu destek sağlandıktan sonra çocuk, gelişimini engelleyen ve eski değer yargılarından oluşan bu “duvar”ı kendi kendine aşmayı başarmalıdır. Reggio Emilia yaklaşımının bir diğer temel özelliği ise; çocuklara somut yaşantılar sunularak yeni keşifler yapmalarına fırsatlar sağlanmasıdır. Çocuklar sırasıyla araştırma, üretme ve hipotezlerini test etme aşamalarından geçmektedirler. Burada resim çizme, heykel, dramatik oyun gibi birçok sembolik yolla kendilerini ifade etme imkânı bulmaktadırlar.

Reggio Emilia okullarında çevre çocuğun hayal ve yaratıcılığını destekleyecek şekilde düzenlenmektedir. Okulların içi ılık ve sakin; cam, ahşap döşemeli ve mat renklidir. Çocukların istedikleri zaman yalnız kalması için alanların mevcut olmasına karşın, çevre çocukların birbiriyle etkileşimini sağlayacak biçimde planlanmıştır.

Her Reggio Emilia okulunun, doğal materyaller ve sanat malzemeleriyle dolu olan, stüdyo ve laboratuar karışımı “Atelier” adı verilen bir atölyesi vardır. Her atölyede öğretmen ve öğrencilerle birlikte çalışan “Atelierista” adında birer grafik sanatları uzmanı bulunmaktadır. Bu kişi, eldeki proje ile ilgili haftalık aktivitelerin planlanmasına yardım etmektedir. Bu aktiviteler, öğrencinin kil, resim, kolaj, heykel, gibi yeni araçlarla kendini ifade etmesine yardımcı olmaktadır.

Sistemin temel özellikleri olarak ilk göze çarpan “işbirliğine” dayalı bir öğrenme sistemi olmasıdır. Özellikle işbirliği nosyonu vurgulanarak, sosyal bir yapı içinde, “diyalog ile öğrenme” kavramı vurgulanmaktadır. “İşbirliği” kavramı Reggio Emilia yaklaşımının önemli mihenk taşlarından biridir. Çocuklara ve ayrıca tüm büyüklere, çalışanlara verilmek istenen unsur, “birlikte hareket etmeyi öğrenebilme”dir. Böylelikle, çocuklar, katılımcılık ve demokrasi kavramları içinde eğitimlerini sürdürmüş olurlar.

Öğrenme, tek yönlü bilgi aktarımı şeklinde değil, çocukların kendiliklerinden oluşturdukları fikirlerin “proje” adı altında eğitmenler tarafından çerçevelendirilmiş zaman dilimlerinde ve karşılıklı etkileşimlerle gelişmesi şeklinde oluşur. Bu sürece, öğretmen, atölye sorumlusu, anne ve babalar dahil olurlar.

Çocuklara verilmek istenen bilgiyi didaktik bir şekilde kazandırmak yerine, o bilgiyi proje sürecinde, çocuğun bir araç olarak kullanması beklenir. Dolayısı ile de, çocuklar yaşarken öğrenme metodunu tecrübe edinirler. Örneğin, resim dersinde, konu odaklı resim yapmak yerine, bir proje dahilinde, fikrini arkadaşlarına anlatmak için, kendini ifade etmek için resim yapabilmek önemlidir. Bu noktada “resim yapmak” bir dil olarak kullanılmaktadır."

Eğitim modeli çok başarılı bir okul olduğu için, öğretmenler ve tüm diğer personel çok duyarlı, işinde iyi olan insanlar olduğu için bu okulu tercih ettim. Bir anne olarak gönül rahatlığıyla sizlere de önerebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder