Göz yaşlarıma en gel olamadığım zamanlarım var. Gözyaşı ; bir bedene fazla gelen, bedeni aşan her duygu yoğunluğunda ortaya çıkan bir şey. Bazen duyguları çok ama çok yoğun yaşıyorum. Buna engel olamıyorum. şuan tam da öyle bir haldeyim.
Bugün yayından çıktım, çok da keyifli güzel bir programdı. Keyfim çok yerindeydi. Yayın sonrası konuğumu uğurladım ve bekleme salonundaki koltuklarda dinlenmek istedim biraz. Bir yandan da sosyal medyada neler olup bittiğine baktım. Herkes aynı fotoğrafı paylaşmış. Neden baktım bilmiyorum. Ama gördüm artık, iş işten geçti.
Deniz kenarına vurmuş bir bebek cesedi, o kadar çok üzüldüm ki tarifsiz. Bazı duyguları anlatmaya kelimelerim yetmiyor. Üzerinde durmamaya çalıştım. Bilirim huyumu, etkilenirim her şeyden, hemen ağlarım, toparlayamam kendimi. Huyumu bildiğimden üzerinde durmadım. Eve döndüm, uzandım koltuğa, oğlumu bakıcı teyzesinden almaya gücüm yetmedi. Bir halsizlik başladı vücudumda, midem de bir ağrı ve tutamadım gözyaşlarımı. Aktı süzüldü göz pınarlarımdan.
Öyle çok şey geçti ki aklımdan, o çocuğun küçücük bedeni, savunmasız hali, yalnız oluşu, ölmüş oluşu, yaşayacak çok şeyinin oluşu, tatlılığı, güzelliği, masumluğu, annesinin kuzusu oluşu. Aç mıydı acaba, annesi neredeydi? Acı çekti mi? daha neler neler. Düşünmek bile istemiyorum.
O bebeğin kim olduğu, nerden geldiği, kimin olduğu o kadar önemsiz ki. Bir yavru, bir bebek öldü bugün. Hem de çok haksızca, çok kalleşçe çok acımasızca. Bir bebek bugün hayattan umudu aldı götürdü.
İsyan edebilirim şuan, ama etmeyeceğim. Beni bu denli üzen bu olay neden oldu? niçin oldu? nasıl olsa bu olmazdı bunu düşüneceğim şimdi. Ölen o yavru benimde yavrum, hepimizin evladı. Ve isyan zamanı değil, kusur bulma, söylenme zamanı değil. Bir şeyler yapma zamanı.
Bunu düşüneceğim gerçekten. Ben ne yapabilirim tüm bu olanlar için diye. DÜŞÜNECEĞİM. Düşünelim ne olur, biraz daha düşünelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder