24 Aralık 2016 Cumartesi

Mahmut Kalcı ile Röportaj...

Merhaba değerli Hürriyet okurları, bundan böyle bu sayfada ben Tülay Yanıkoğlu YAZICI sizlere sesleneceğim. Öncelikle bir kadın ve anne olarak Şehre hizmet eden değerli kurumları gezerek yapılan çalışmaları sizlere aktaracağım ve kurumları yöneten değerli isimlerle söyleşiler yapacağım. 


Bu ilk sayıda ilk röportajımı hem kişiliğinden , hem de eğitimci ve yönetici karakterinden  çok etkilendiğim değerli bir büyüğümle yaptım. Kocaeli Bahçeşehir Koleji  Okul Müdürü  sayın Mahmut Kalcı  bu şehirde tanımaktan mutluluk duyduğum yegane isimlerden biri. Kendisi 40 yılını eğitim hayatına vermiş gerçek bir savaşçı. Eğitimin kaliteli olması, gelecek kuşaklara güzel şeyler bırakmak, insan hayatında iz bırakmak en önemli desturu olmuş Mahmut hocanın. Ne zaman ziyaretine gitsem hep neşe dolu , enerjik ve güler yüzlüdür. Çok yoğun bir tempoda çalışmasına rağmen asla yorgunluğunu ifade etmez, gülümser ve daima pür dikkat çalışır. Her zaman çok misafirperverdir ve sizi uğurlarken odasının kapısından uğurlamaz, okulun çıkışındaki güvenlik turnikesine kadar eşlik eder, günümüzde böylesi bir hürmeti görmek pek mümkün olmadığı için, o kapıya kadar uğurlarken içimden kendimle konuşur dururum. Acaba aynı mevkide ben olsaydım bu kadar hürmetli olur muydum diye? Vereceğim cevaptan korktuğum için yanıtsız bırakıyorum sorumu. Neyse ben daima işin magazinel kısmını seviyorum, yani insanların özel hayatlarında neler yaşadığını , keyifli yada keyifsiz zamanlarını bilmek istiyorum ve Mahmut hocama da önce biraz özel sorular soruyorum, o da tüm içtenliği ile bana cevap veriyor umarım sizler de keyifle okursunuz.

Bugün Mahmut hocam ile biraz baba oluşundan,  biraz eğitim dünyasından, biraz da Bahçeşehir Kolejinden konuştuk.  40 yıllık eğitim hayatının içinde 22 yılını yönetici olarak geçirmiş kendisi, bu 22 yılın 9 yılı Bahçeşehir Kolejinde geçmiş. İşine çok aşık, bulunduğu kuruma da sağlam bağlarla bağlı bir yönetici. Okulun özelliklerini bilmeden bile sadece Mahmut hocanın duruşuna saygıdan ötürü okulu gözümde nasıl büyüttüm anlatamam. Bir insan çalıştığı kurum ile bu kadar özdeşleşir.  Kendisine öncelikle ailesini soruyorum;  Mahmut bey; ailenizi biraz anlatır mısınız?  Tülay hanım benim iki kızım var, biri psikolog, diğeri İç mimar. Eşim de matematik öğretmeni ancak bir süredir öğretmenlik yapmıyor. Küçük, sade ve kendi halinde bir ailem var. Çok arkadaş canlısı biriyimdir, dostlarımla vakit geçirmeyi çok severim, onlara asla hayır diyemem. Hayır kelimesi benim lugatımda yoktur. Dostlukları çok önemserim ve daima   onları  kırmamaya özen gösteririm.

Eğitim hayatında tam 40 yıldır hizmet veriyorsunuz, peki kendiniz için neler yapıyorsunuz, hobileriniz var mı?

Okuldan çıkıp eve gidişim 20:00 yi buluyor ve dolayısı ile çok fazla kendime vakit ayırabildiğim söylenemez, ancak Fırat buldukça , balık tutuyorum, yüzmeyi çok seviyorum, futbol vazgeçilmezim. Hatta 10 yıl kadar futbol da gözlemcilik yaptım fakat Bahçeşehir Kolejinde çalışmaya başlayınca iki yoğun tempoyu yan yana sürdüremedim, futboldan feragat etmek durumunda kaldım. Fakat iyi bir futbol takipçisiyim, maçları kaçırmadan izlerim. Balığı çok severim, bir Karadeniz insanı olarak balığa ayrı bir düşkünlüğüm var, bazen durumu abartabiliyorum, hanım evde lezzetli yemekler yapıyor ama çoğu zaman eve tok geliyorum, gidip bir balık lokantasında afiyetle yemek yiyorum, hanımdan sitemli sözler duyuyorum ama bu huyumdan da vazgeçemiyorum bir türlü. Her sabah 6 da uyanıyorum, Pazar günleri ev halkı uyanana kadar tv paketindeki kayıtlı dizileri izliyorum şu dönem en sevdiğim dizi “ Vatanım Sensin”, birkaç hafta geriden takip etsem de severek izlediğim diziler var.

Çocuklarınızı büyütürken zorlandınız mı?

Gülüyor, hem de çok… O zamanlar Türkiye’de bakıcı kavramı ve kreş kavramı gelişmemişti, mecburen çocuklarımıza ananeleri  ya da babaanneleri bakıyordu. Onlardan destek alamadığımızda çocuklar mecburen bizimle beraber okula geliyorlardı. Hatta kızlarımdan biri benimle beraber üç yıl boyunca ilkokul 1. Sınıfa gelmek durumunda kaldı. Okula başladığında okuma yazmayı mecburen öğrenmişti. Hatta eline kağıt kalem verir “sen orada sessizce otur, hiç bir şeye karışma” derdim ama çocuk duyduklarından bir şeyler öğrendi ve okumaya yazmayı bilerek ilk okula başladı. Bu dönemler çok zor geçti bizler için. Çocuklarımızla aynı okulda olmanın avantajlarını da dezavantajlarını da yaşadık. Mesela kızlarım bu durumdan şikayetçi  idiler “ baba sen okulda olduğun için yaramazlık yapamıyoruz, desten kaçamıyoruz hiç bir şeyin tadı çıkmıyor” diyorlardı. Ben de onlara “ nerde olduğunuzu bileyim de isterseniz desten kaçın” diyordum.  Şimdi büyüdüler, kızlarımdan biri evlendi bile, o zor dönemler geride kaldı.

Kızlarınızla en çok neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Kızlarımla vakit geçirmek paha biçilmez derecede güzel benim için, onlarla en çok gezmeyi, tiyatro ve sinemaya gitmeyi ve beraber yemek yemeyi çok severiz.
Siz de bir eğitimcisiniz ve çocuklarınız daha çok başarılı olsun diye onlara baskı yaptınız mı? Eğitim hayatlarına çok müdahale ettiniz mi?
Ben çocuklarımın eğitim hayatlarına çok müdahale etmedim, asla ödevlerini takip eden, okul ders notlarını sürekli takip eden bir baba olmadım. Çünkü en iyi bildiğim şeylerden biri şu ki; ders ve ödev çocuğun kendi sorumluluğunda olan bir şey ve bu sorumluluğu onlara bırakmak gerekiyor. Beni bu konuda hiç üzmediler.

Bir eğitimci olarak günümüz çocukları ve ebeveynler için neler söylerdiniz?
Öncelikle eskiden bizim çocukluğumuzda var olan mahalle kültürünün olmayışı, çocukların özgürce sokakta oynayamamalarının çok büyük bir devavantaj olduğunu düşünüyorum, çocuklar özgürce, gönüllerinden geldiği gibi sokakta oynayamıyor ve enerjilerini atamıyorlar. Evin içinde dört duvar arasında kendilerini oyalamaya çalışıyorlar, tablet, telefon çılgınlığı aldı başını gidiyor. Eğitim ailede başlar, ev bir çocuğun hayatında çok önemli bir yerde ama evde enerjilerini atamıyorlar. Veliler için okul çocuğun enerjisini attığı bir yer haline geldi. Çünkü çocuklarla evde baş edemiyorlar. Şimdiki çocuklara sürekli özgül öğrenme güçlüğü var deniliyor, hiperaktif  deniliyor, bu çocuk yaramaz deniliyor, halbuki çocuğun tek ihtiyacı oyun oynamak ve bu ihtiyaç karşılanamıyor ne yazık ki. Tüm yeni kuşak ebeveynlere çocuklarını doğa ile iç içe büyütmeye çalışmalarını, oyun oynamak için özgür alanlar yaratmalarını, ne kadar meşgul olurlarsa olsunlar çocukları ile kaliteli vakit geçirmelerini öneririm.
Ebeveynlerin çocuklardan beklentileri çok yüksek, onlara da hak veriyoruz çünkü sınavlar ülkesinde yaşıyoruz ve çocuklarımız ister istemez bir yarışın içine giriyorlar. Çünkü                                                  geleceğimizi sınavlar belirliyor ve çocuklar sürekli ders çalışmak zorunda kalıyorlar ve yeterince çocukluklarını yaşayamıyorlar. Bu konu da anne babalara en önemli tavsiyem onları hayata hazırlarken sınavda başarısız olmanın yaşamın bütütnünde başarısız oldukları manasına gelmediğini onlara anlatmaları olurdu. Çocuklarını bu yarışın içinde kimliklerinden koparacak kadar olumsuz etkilemesinler.

Mahmut hocam biraz da bahçeşehir kolejinden konuşalım,  neden Bahçeşehir Kolejini tercih ettiniz?
Öncelikle kurumsal bir marka, eğitim maddiyattan çok önce geliyor, Atatürkçü bir yaklaşımı var, bana beraber uyum ile çalışabileceğim ekiplerle çalışma şansı veriliyor. Okullarımızın sahibi Enver Yücel bey vizyonu çok geniş, algısı çok açık ve dünyayı yakından takip eden çok değerli biri. Onunla çalışmak benim için ayrı bir keyif. Okulların daha ileri gidebilmesi için tüm dünyadaki eğitim ekollerini yakından takip etmek, dijital çağa ayak uydurmak, çocuk odaklı bir sistemin içinde yer almak benim için büyük bir mutluluk.


Okulun akademik başarısı çok yüksek, sizce  okulun bu kadar başarılı olmasının nedeni nedir?
Eğitim kadrosu güçlü
Kadro süreklilik arzediyor ve sık sık değişmiyor
Kurallarımızdan asla taviz vermiyoruz ve veliyi içişlerimize karıştırmıyoruz. Kurallarımız net ve taviz vermiyoruz.
5. sınıfta tüm sınıfın başarısını eşitliyoruz, her çocuğu aynı düzeye  çekiyoruz. Akademik başarıyı eşitliyoruz.
Sınıfiçindeki uyumsuzluklara müdahale ediyoruz ve uyumu bozulan çocukları başka sınıflara veriyoruz ki çocuklar birbirini olumsuz yönde etkileyip ders başarıları düşmesin diye.
Peki hocam 2008 yılından bu yana Kocaeli Bahçeşehir Kolejinin Müdürüsünüz , ilk yıl ile 9 yıl sonrasındaki ulaştığınız nokta nedir?
Okula ilk başladığım yıl 231 öğrencimiz vardı, bu yıl 1050 öğrenci ile devam ediyoruz, önümüzdeki yıl için öğrenci sayımız 1200 olacak. Daha üstünü kabul etme şansımız yok, çünkü kapasitemiz doğrultusunda devam etmeyi çok önemli buluyoruz, eğitim kalitesinden ödün vermemek bizim için çok önemli. 
Şuanda 130 öğretmen, 40 yardımcı personel, 68 sınıf ile 16 bin metre karelik bir alanda hizmet veriyoruz.
Anasınıfını bizde okumayan öğrencileri ilköğretim birinci sınıfa almayacağız, bu bizim için çok önemli.

Gelir düzeyi yüksek ailelerin çocukları da var bu okulda, yuvalardan gelen çocuklar, şehit gazi çocukları ve burslu okuyan çocuklar da bu okulda okuma şansını yakalayabiliyor , peki bu çocukların arasında rekabet ve zümre farklılığını hissetmelerini önlemek için neler yapıyorsunuz?
Öncelikle bizim için her çocuk eşittir, her çocuk eşit haklara sahiptir ve her biri çok değerlidir. Onlara asla farklı ve özel davranmıyoruz, maddi gücü düşük olan çocuklarımızın hiçbir etkinlikten, geziden mahrum kalmamasını sağlıyoruz. Yapılan gezinin maliyetini kaşılayamayan çocuklarımızın gezi masrafını biz karşılıyoruz ve bunu asla telafuz etmiyoruz, çocukların bu durumu bilmesini engelliyoruz. Okula herkes aynı forma ile geliyor ve ayakabı, çanta dışında hiçbir serbestlikleri yok. Okula cep telefonu sokamıyorlar, tablet getiremiyorlar . cep telefonlarını okula girerken emanet dolabına bırakıyor, okul çıkışında oradan alabiliyorlar. Tablet olarak okulun onlar için temin ettiği tabletleri kullanıyorlar ve ders konuları dışında hiçbir amaç için kullanamıyorlar. Sosyal medya hesaplarına giremiyorlar. Herhangi farklı bir siteye girmek istediklerinde tüm işlemler genel merkez tarafından görünüyor ve duruma müdahale ediliyor.
Veliler ile iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
 Ailelerle irtabatta olabilmek için genel bir ağ oluşturduk ve aileler çocukları henüz okuldan eve gelmeden 2 saat önce sistemeden tüm günün değerlendirmesini görebiliyorlar. Çocukları kaçta okula gelmiş, derste neler işlenmiş, hangi testler yapılmış, çocuk hangi testte hangi soruları yanlış cevaplamış, öğlen ne yiyip içmiş, sınıftaki genel durumu nasılmış hepsi ile ilgili veli bilgi sahibi oluyor.

Rehberlik servisinizin çalışmalarından biraz bahseder misiniz?
Rehberlik servisimizde 3 Rehber öğretmen, 2 psikolog  görev yapıyor. Bu yıl kadroya iki kişi daha ekleyeceğiz, çünkü bizim için bu servis çok önemli. Çocukların yaşadıkları bir takım sııntılar varsa öğretmenleri tarafından gözlemleniyor ve hem rehber öğretmenler, hem de psikologlardan yardım alınıyor, okul içinde sorunlar çözümlenmeye çalışılıyor. Gerek duyulursa aileden de destek alınıyor. Bizim için çocuk her açıdan çok değerli ve kıymetli o sebeple yaşadıkları tüm sıkıntıları beraber aşmaya çalışıyoruz. 

Dünya Vatandaşı çocuklar yetiştirmeye gayret ettiğinizi çok iyi biliyoruz, neden sizin bu kadar önemli bir konu bu ve bu konuda neler yapıyorsunuz?
Artık dünya globalleşti ve artık ulaşımda iletişimde  oldukça kolay sağlanıyor. Dolayısı ile çocuklarımızın tüm dünya insanı ile iletişim halinde olabilmesi, hem kendisini, hemde toplumu daha ileriye taşıyabilmesi için çok önemli. Çift dil eğitimi veren bir okuluz ve düm dünyanın ortak dili İngilizce’yi çocuklarımızın ana dili gibi konuşuyor olması çok önemli.  Dünyanın neresine giderse gitsin kendini ifade edbilmesi, mesleki yaşantısına da artı değer katması açısından çok önemli. Milli eğitim müfredatının uygulanmasının yanı sıra ek olarak daha fazla ingilice ve almanca öğrenmelerine katkı sağlıyoruz. Okuldan mezun olduklarında ileri derecede almanca ve İngilizce biliyor oluyorlar. İngilizce dersleri Anasınıfından itibaren başlıyor, birinci snıfan itibare Amanca’da örenmeye başlıyorlar. Yılın belli dönemlerinde hyaş gruplarına uygun Yurdışı gezileri yaparak eğitimlerini pekiştiriyoruz. Hem farklı bir kültürü yakından tanımış oluyorlar hem de bolca pratik yapmış oluyorlar. Lisede 10. Ve 11. Sınıflarda eğitimlerini bir yıl dondurup başka bir ülkede bir yıl boyunca eğitim almalarını ve dillerini geliştirmelerini sağlıyoruz. ABD, Almanya, İngiltere, Honkong gibi ülkelere eğitim almak amacı ile gönderiyoruz. Tüm bu değerler çocuğun hayatı algılayışını ve mesleki becerilerini, dolayısı ile kariyerini ciddi şekilde etkiliyor.

Tüm çocuklar akademik olarak başarılı olmak zorunda değil değil mi?
Elbette tüm çocuklar akademik olarak çok başarılı olmak zorunda değil, her çocuğun yetenekleri  ve ilgi alanları farklı olabilir, biz akademik kariyer olarak çok başarılı bireyler yetiştirmekle beraber pek çok öğrencimizi yetenekleri doğrultusunda da yönlendirmiş bulunmaktayız, okulumuzda eğitim alırken yetenekleri keşfedilip, oyunculuğa, müziğe, resim e yönlendirdiğimiz çocuklarımız oldu ve hepsi hem mutlu hem de çok başarılı bir şekilde hayatını sürdürüyor. Bize göre başarı çocuğun kapasitesi doğrultusunda yönlendirilip, doğru kanallarla iletişime geçip olması gereken yerde olması demektir.

Okulda çocukların sosyal becerilerinin gelişmesi için çeşitli kulüpler var , nedir onlar?
Öncelikle tiyatro kulübümüz var,9 yıldır  u kulüp çalışmalarını sürdürüyor, bu süreçte son üç yıldır ödül almaya başladık, Kocaeli’de il genelinde yapılan yarışmalarda en iyi erkek oyuncu, en iyi oyun ödülü, en iyi yardımcı kadın oyuncu , en iyi lkadın oyuncu ödülü olmak üzere pek çok ödül aldık.
Resim kulübünün çalışmalarını görünce ayrıca hayran kalıyorum çünkü kocaman fuvallere çizilmiş harika resimler görğüyorum. Tüm bunları çocuklar  kendisi yapıyormuş, resim kağıdından ziyade tuvallaere resim çiziyorlarmış ve tüm bu resim derslerinde biririnden değerli ressamlara yer verilip , hem sanatçılar yakjından tanınıyor hemde eserleri remediliyormuş. Böylece kalıcı bir öğrenme süreci de yaşanıyormuş. Çocuklar sınıfların dışında resim atölyelerinde bu eserleri ortaya çıkarıyorlarmış ve yıl içinde resimleri sergileniyormuş.
Okulda en önemli kulüp çalışmalarından biri de Halkoyunları Kulübü. Tüm şehrin de duyduğu , yakından takip ettiği efsana bir halkoyunları ekibi var Bahçeşehir kolejinin. Bu kulüp yıllardır çalışmalarını devam ettiriyor ve pek çok öedül almış durumdalar. Hatta bu işi ileriye taşıyanlar olmuş, ülkenin dünya çapında dans eden gurupları ile çalışmaya başlayan çocuklar olmuş.
Kulüpler anlatmakla bitmez, yeni sayılarda diğer kulüp çalışmalarını da sizlere anlatmaya devam edeceğim.

Okulun sosyal sorumluluk projelerine de çok önem verdiğini biliyoruz, bu konuda neler yapıyorsunuz?
Valla Tülay hanım o kadar çok proje var ki ben de unutuyorum diyor Mahmut hoca. gerçekten de o kadar çok çalışma var ki unutmamak mümkün değil, okulu gezerken bir kahve standı ile karşılaşıyoruz, iki değerli öğretmen başında standı hazırlıyorlar, hemen soruyorum bu nedir diye? Meğer bu standa satılan kahvelerin tüm geliri Ali Nesin’in yeni kurduğu Sanat ve Felsefe köyüne bağışlanacakmış. Lösev’e geçtiğimiz haftalarda bir ziyaret gerçekleştiren Bahçeşehir koleji tüm öğrencilerden hediyeler getirmelerini istemiş ve Lösev’de umuda ve neşeye ihtiyacı olan çocuklarımıza bu hediyeleri elleri ile sunmuşlar.

Ben bir anne ve bir vatandaş olarak Bahçeşehir’in çalışmalarından çok etkileniyorum ve her şeyi sizlere anlatmak için sabırsızlanıyorum ancak sayfalar yetmiyor anlatmaya,  emin olun çok eksik bir röportaj oldu bu, tek sayıda Bahçeşehir Kolejini anlatmak mümkün değil. Bu anlattıklarımdan yola çıkarak varın siz düşünün nasıl bir okul olduğunu.

Bahçeşehir kolejinin başarısı yadsınamayacak kadar büyük, 42 ilde, 81 kampüsü olan eğitimde lider kurumlardan biri Bahçeşehir koleji ve Kocaeli’ de ki okul müdürü Mahmut Kalcı2nın vizyonu ve hayata bakışı bu okulun kalitesini arttırıyor. Hem okulun çeşitli çalışmalarını hem de değerli liderini azıcıkta olsa sizlere anlatabildimse ne mutlu bana, yeni yazıda görüşünceye dek, umutla kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder