Merhaba değerli Hürriyet okurları, bundan böyle bu sayfada
ben Tülay Yanıkoğlu YAZICI sizlere sesleneceğim. Öncelikle bir kadın ve anne
olarak Şehre hizmet eden değerli kurumları gezerek yapılan çalışmaları sizlere
aktaracağım ve kurumları yöneten değerli isimlerle söyleşiler yapacağım.
Bu ilk sayıda ilk röportajımı hem kişiliğinden , hem de
eğitimci ve yönetici karakterinden çok
etkilendiğim değerli bir büyüğümle yaptım. Kocaeli Bahçeşehir Koleji Okul Müdürü
sayın Mahmut Kalcı bu şehirde
tanımaktan mutluluk duyduğum yegane isimlerden biri. Kendisi 40 yılını eğitim
hayatına vermiş gerçek bir savaşçı. Eğitimin kaliteli olması, gelecek kuşaklara
güzel şeyler bırakmak, insan hayatında iz bırakmak en önemli desturu olmuş
Mahmut hocanın. Ne zaman ziyaretine gitsem hep neşe dolu , enerjik ve güler
yüzlüdür. Çok yoğun bir tempoda çalışmasına rağmen asla yorgunluğunu ifade
etmez, gülümser ve daima pür dikkat çalışır. Her zaman çok misafirperverdir ve sizi
uğurlarken odasının kapısından uğurlamaz, okulun çıkışındaki güvenlik
turnikesine kadar eşlik eder, günümüzde böylesi bir hürmeti görmek pek mümkün
olmadığı için, o kapıya kadar uğurlarken içimden kendimle konuşur dururum.
Acaba aynı mevkide ben olsaydım bu kadar hürmetli olur muydum diye? Vereceğim
cevaptan korktuğum için yanıtsız bırakıyorum sorumu. Neyse ben daima işin
magazinel kısmını seviyorum, yani insanların özel hayatlarında neler yaşadığını
, keyifli yada keyifsiz zamanlarını bilmek istiyorum ve Mahmut hocama da önce
biraz özel sorular soruyorum, o da tüm içtenliği ile bana cevap veriyor umarım
sizler de keyifle okursunuz.
Bugün Mahmut hocam ile biraz baba oluşundan, biraz eğitim dünyasından, biraz da Bahçeşehir
Kolejinden konuştuk. 40 yıllık eğitim
hayatının içinde 22 yılını yönetici olarak geçirmiş kendisi, bu 22 yılın 9 yılı
Bahçeşehir Kolejinde geçmiş. İşine çok aşık, bulunduğu kuruma da sağlam
bağlarla bağlı bir yönetici. Okulun özelliklerini bilmeden bile sadece Mahmut
hocanın duruşuna saygıdan ötürü okulu gözümde nasıl büyüttüm anlatamam. Bir
insan çalıştığı kurum ile bu kadar özdeşleşir.
Kendisine öncelikle ailesini soruyorum;
Mahmut bey; ailenizi biraz anlatır mısınız? Tülay hanım benim iki kızım var, biri
psikolog, diğeri İç mimar. Eşim de matematik öğretmeni ancak bir süredir
öğretmenlik yapmıyor. Küçük, sade ve kendi halinde bir ailem var. Çok arkadaş
canlısı biriyimdir, dostlarımla vakit geçirmeyi çok severim, onlara asla hayır
diyemem. Hayır kelimesi benim lugatımda yoktur. Dostlukları çok önemserim ve
daima onları kırmamaya özen gösteririm.
Eğitim hayatında tam 40 yıldır hizmet veriyorsunuz, peki
kendiniz için neler yapıyorsunuz, hobileriniz var mı?
Okuldan çıkıp eve gidişim 20:00 yi buluyor ve dolayısı ile
çok fazla kendime vakit ayırabildiğim söylenemez, ancak Fırat buldukça , balık
tutuyorum, yüzmeyi çok seviyorum, futbol vazgeçilmezim. Hatta 10 yıl kadar
futbol da gözlemcilik yaptım fakat Bahçeşehir Kolejinde çalışmaya başlayınca
iki yoğun tempoyu yan yana sürdüremedim, futboldan feragat etmek durumunda
kaldım. Fakat iyi bir futbol takipçisiyim, maçları kaçırmadan izlerim. Balığı
çok severim, bir Karadeniz insanı olarak balığa ayrı bir düşkünlüğüm var, bazen
durumu abartabiliyorum, hanım evde lezzetli yemekler yapıyor ama çoğu zaman eve
tok geliyorum, gidip bir balık lokantasında afiyetle yemek yiyorum, hanımdan
sitemli sözler duyuyorum ama bu huyumdan da vazgeçemiyorum bir türlü. Her sabah
6 da uyanıyorum, Pazar günleri ev halkı uyanana kadar tv paketindeki kayıtlı
dizileri izliyorum şu dönem en sevdiğim dizi “ Vatanım Sensin”, birkaç hafta
geriden takip etsem de severek izlediğim diziler var.
Çocuklarınızı büyütürken zorlandınız mı?
Gülüyor, hem de çok… O zamanlar Türkiye’de bakıcı kavramı ve
kreş kavramı gelişmemişti, mecburen çocuklarımıza ananeleri ya da babaanneleri bakıyordu. Onlardan destek
alamadığımızda çocuklar mecburen bizimle beraber okula geliyorlardı. Hatta
kızlarımdan biri benimle beraber üç yıl boyunca ilkokul 1. Sınıfa gelmek
durumunda kaldı. Okula başladığında okuma yazmayı mecburen öğrenmişti. Hatta
eline kağıt kalem verir “sen orada sessizce otur, hiç bir şeye karışma” derdim
ama çocuk duyduklarından bir şeyler öğrendi ve okumaya yazmayı bilerek ilk
okula başladı. Bu dönemler çok zor geçti bizler için. Çocuklarımızla aynı
okulda olmanın avantajlarını da dezavantajlarını da yaşadık. Mesela kızlarım bu
durumdan şikayetçi idiler “ baba sen
okulda olduğun için yaramazlık yapamıyoruz, desten kaçamıyoruz hiç bir şeyin
tadı çıkmıyor” diyorlardı. Ben de onlara “ nerde olduğunuzu bileyim de
isterseniz desten kaçın” diyordum. Şimdi
büyüdüler, kızlarımdan biri evlendi bile, o zor dönemler geride kaldı.
Kızlarınızla en çok neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Kızlarımla vakit geçirmek paha biçilmez derecede güzel benim
için, onlarla en çok gezmeyi, tiyatro ve sinemaya gitmeyi ve beraber yemek
yemeyi çok severiz.
Siz de bir eğitimcisiniz ve çocuklarınız daha çok başarılı
olsun diye onlara baskı yaptınız mı? Eğitim hayatlarına çok müdahale ettiniz
mi?
Ben çocuklarımın eğitim hayatlarına çok müdahale etmedim,
asla ödevlerini takip eden, okul ders notlarını sürekli takip eden bir baba
olmadım. Çünkü en iyi bildiğim şeylerden biri şu ki; ders ve ödev çocuğun kendi
sorumluluğunda olan bir şey ve bu sorumluluğu onlara bırakmak gerekiyor. Beni
bu konuda hiç üzmediler.
Bir eğitimci olarak günümüz çocukları ve ebeveynler için
neler söylerdiniz?
Öncelikle eskiden bizim çocukluğumuzda var olan mahalle
kültürünün olmayışı, çocukların özgürce sokakta oynayamamalarının çok büyük bir
devavantaj olduğunu düşünüyorum, çocuklar özgürce, gönüllerinden geldiği gibi
sokakta oynayamıyor ve enerjilerini atamıyorlar. Evin içinde dört duvar
arasında kendilerini oyalamaya çalışıyorlar, tablet, telefon çılgınlığı aldı
başını gidiyor. Eğitim ailede başlar, ev bir çocuğun hayatında çok önemli bir
yerde ama evde enerjilerini atamıyorlar. Veliler için okul çocuğun enerjisini
attığı bir yer haline geldi. Çünkü çocuklarla evde baş edemiyorlar. Şimdiki
çocuklara sürekli özgül öğrenme güçlüğü var deniliyor, hiperaktif deniliyor, bu çocuk yaramaz deniliyor, halbuki
çocuğun tek ihtiyacı oyun oynamak ve bu ihtiyaç karşılanamıyor ne yazık ki. Tüm
yeni kuşak ebeveynlere çocuklarını doğa ile iç içe büyütmeye çalışmalarını,
oyun oynamak için özgür alanlar yaratmalarını, ne kadar meşgul olurlarsa
olsunlar çocukları ile kaliteli vakit geçirmelerini öneririm.
Ebeveynlerin çocuklardan beklentileri çok yüksek, onlara da
hak veriyoruz çünkü sınavlar ülkesinde yaşıyoruz ve çocuklarımız ister istemez
bir yarışın içine giriyorlar. Çünkü geleceğimizi sınavlar belirliyor ve
çocuklar sürekli ders çalışmak zorunda kalıyorlar ve yeterince çocukluklarını
yaşayamıyorlar. Bu konu da anne babalara en önemli tavsiyem onları hayata
hazırlarken sınavda başarısız olmanın yaşamın bütütnünde başarısız oldukları
manasına gelmediğini onlara anlatmaları olurdu. Çocuklarını bu yarışın içinde
kimliklerinden koparacak kadar olumsuz etkilemesinler.
Mahmut hocam biraz da bahçeşehir kolejinden konuşalım, neden Bahçeşehir Kolejini tercih ettiniz?
Öncelikle kurumsal bir marka, eğitim maddiyattan çok önce
geliyor, Atatürkçü bir yaklaşımı var, bana beraber uyum ile çalışabileceğim
ekiplerle çalışma şansı veriliyor. Okullarımızın sahibi Enver Yücel bey vizyonu
çok geniş, algısı çok açık ve dünyayı yakından takip eden çok değerli biri.
Onunla çalışmak benim için ayrı bir keyif. Okulların daha ileri gidebilmesi
için tüm dünyadaki eğitim ekollerini yakından takip etmek, dijital çağa ayak
uydurmak, çocuk odaklı bir sistemin içinde yer almak benim için büyük bir mutluluk.
Okulun akademik başarısı çok yüksek, sizce okulun bu kadar başarılı olmasının nedeni
nedir?
Eğitim kadrosu güçlü
Kadro süreklilik arzediyor ve sık sık değişmiyor
Kurallarımızdan asla taviz vermiyoruz ve veliyi içişlerimize
karıştırmıyoruz. Kurallarımız net ve taviz vermiyoruz.
5. sınıfta tüm sınıfın başarısını eşitliyoruz, her çocuğu
aynı düzeye çekiyoruz. Akademik başarıyı
eşitliyoruz.
Sınıfiçindeki uyumsuzluklara müdahale ediyoruz ve uyumu
bozulan çocukları başka sınıflara veriyoruz ki çocuklar birbirini olumsuz yönde
etkileyip ders başarıları düşmesin diye.
Peki hocam 2008 yılından bu yana Kocaeli Bahçeşehir
Kolejinin Müdürüsünüz , ilk yıl ile 9 yıl sonrasındaki ulaştığınız nokta nedir?
Okula ilk başladığım yıl 231 öğrencimiz vardı, bu yıl 1050
öğrenci ile devam ediyoruz, önümüzdeki yıl için öğrenci sayımız 1200 olacak. Daha
üstünü kabul etme şansımız yok, çünkü kapasitemiz doğrultusunda devam etmeyi
çok önemli buluyoruz, eğitim kalitesinden ödün vermemek bizim için çok
önemli.
Şuanda 130 öğretmen, 40 yardımcı personel, 68 sınıf ile 16
bin metre karelik bir alanda hizmet veriyoruz.
Anasınıfını bizde okumayan öğrencileri ilköğretim birinci
sınıfa almayacağız, bu bizim için çok önemli.
Gelir düzeyi yüksek ailelerin çocukları da var bu okulda, yuvalardan
gelen çocuklar, şehit gazi çocukları ve burslu okuyan çocuklar da bu okulda
okuma şansını yakalayabiliyor , peki bu çocukların arasında rekabet ve zümre
farklılığını hissetmelerini önlemek için neler yapıyorsunuz?
Öncelikle bizim için her çocuk eşittir, her çocuk eşit
haklara sahiptir ve her biri çok değerlidir. Onlara asla farklı ve özel
davranmıyoruz, maddi gücü düşük olan çocuklarımızın hiçbir etkinlikten, geziden
mahrum kalmamasını sağlıyoruz. Yapılan gezinin maliyetini kaşılayamayan çocuklarımızın
gezi masrafını biz karşılıyoruz ve bunu asla telafuz etmiyoruz, çocukların bu
durumu bilmesini engelliyoruz. Okula herkes aynı forma ile geliyor ve ayakabı,
çanta dışında hiçbir serbestlikleri yok. Okula cep telefonu sokamıyorlar,
tablet getiremiyorlar . cep telefonlarını okula girerken emanet dolabına
bırakıyor, okul çıkışında oradan alabiliyorlar. Tablet olarak okulun onlar için
temin ettiği tabletleri kullanıyorlar ve ders konuları dışında hiçbir amaç için
kullanamıyorlar. Sosyal medya hesaplarına giremiyorlar. Herhangi farklı bir
siteye girmek istediklerinde tüm işlemler genel merkez tarafından görünüyor ve
duruma müdahale ediliyor.
Veliler ile iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
Ailelerle irtabatta
olabilmek için genel bir ağ oluşturduk ve aileler çocukları henüz okuldan eve
gelmeden 2 saat önce sistemeden tüm günün değerlendirmesini görebiliyorlar.
Çocukları kaçta okula gelmiş, derste neler işlenmiş, hangi testler yapılmış,
çocuk hangi testte hangi soruları yanlış cevaplamış, öğlen ne yiyip içmiş, sınıftaki
genel durumu nasılmış hepsi ile ilgili veli bilgi sahibi oluyor.
Rehberlik servisinizin çalışmalarından biraz bahseder
misiniz?
Rehberlik servisimizde 3 Rehber öğretmen, 2 psikolog görev yapıyor. Bu yıl kadroya iki kişi daha
ekleyeceğiz, çünkü bizim için bu servis çok önemli. Çocukların yaşadıkları bir
takım sııntılar varsa öğretmenleri tarafından gözlemleniyor ve hem rehber
öğretmenler, hem de psikologlardan yardım alınıyor, okul içinde sorunlar
çözümlenmeye çalışılıyor. Gerek duyulursa aileden de destek alınıyor. Bizim
için çocuk her açıdan çok değerli ve kıymetli o sebeple yaşadıkları tüm
sıkıntıları beraber aşmaya çalışıyoruz.
Dünya Vatandaşı çocuklar yetiştirmeye gayret ettiğinizi çok
iyi biliyoruz, neden sizin bu kadar önemli bir konu bu ve bu konuda neler
yapıyorsunuz?
Artık dünya globalleşti ve artık ulaşımda iletişimde oldukça kolay sağlanıyor. Dolayısı ile
çocuklarımızın tüm dünya insanı ile iletişim halinde olabilmesi, hem kendisini,
hemde toplumu daha ileriye taşıyabilmesi için çok önemli. Çift dil eğitimi
veren bir okuluz ve düm dünyanın ortak dili İngilizce’yi çocuklarımızın ana
dili gibi konuşuyor olması çok önemli.
Dünyanın neresine giderse gitsin kendini ifade edbilmesi, mesleki yaşantısına
da artı değer katması açısından çok önemli. Milli eğitim müfredatının
uygulanmasının yanı sıra ek olarak daha fazla ingilice ve almanca öğrenmelerine
katkı sağlıyoruz. Okuldan mezun olduklarında ileri derecede almanca ve
İngilizce biliyor oluyorlar. İngilizce dersleri Anasınıfından itibaren
başlıyor, birinci snıfan itibare Amanca’da örenmeye başlıyorlar. Yılın belli
dönemlerinde hyaş gruplarına uygun Yurdışı gezileri yaparak eğitimlerini
pekiştiriyoruz. Hem farklı bir kültürü yakından tanımış oluyorlar hem de bolca
pratik yapmış oluyorlar. Lisede 10. Ve 11. Sınıflarda eğitimlerini bir yıl
dondurup başka bir ülkede bir yıl boyunca eğitim almalarını ve dillerini
geliştirmelerini sağlıyoruz. ABD, Almanya, İngiltere, Honkong gibi ülkelere
eğitim almak amacı ile gönderiyoruz. Tüm bu değerler çocuğun hayatı
algılayışını ve mesleki becerilerini, dolayısı ile kariyerini ciddi şekilde
etkiliyor.
Tüm çocuklar akademik olarak başarılı olmak zorunda değil
değil mi?
Elbette tüm çocuklar akademik olarak çok başarılı olmak
zorunda değil, her çocuğun yetenekleri ve
ilgi alanları farklı olabilir, biz akademik kariyer olarak çok başarılı bireyler
yetiştirmekle beraber pek çok öğrencimizi yetenekleri doğrultusunda da
yönlendirmiş bulunmaktayız, okulumuzda eğitim alırken yetenekleri keşfedilip,
oyunculuğa, müziğe, resim e yönlendirdiğimiz çocuklarımız oldu ve hepsi hem
mutlu hem de çok başarılı bir şekilde hayatını sürdürüyor. Bize göre başarı
çocuğun kapasitesi doğrultusunda yönlendirilip, doğru kanallarla iletişime geçip
olması gereken yerde olması demektir.
Okulda çocukların sosyal becerilerinin gelişmesi için
çeşitli kulüpler var , nedir onlar?
Öncelikle tiyatro kulübümüz var,9 yıldır u kulüp çalışmalarını sürdürüyor, bu süreçte
son üç yıldır ödül almaya başladık, Kocaeli’de il genelinde yapılan
yarışmalarda en iyi erkek oyuncu, en iyi oyun ödülü, en iyi yardımcı kadın
oyuncu , en iyi lkadın oyuncu ödülü olmak üzere pek çok ödül aldık.
Resim kulübünün çalışmalarını görünce ayrıca hayran
kalıyorum çünkü kocaman fuvallere çizilmiş harika resimler görğüyorum. Tüm
bunları çocuklar kendisi yapıyormuş,
resim kağıdından ziyade tuvallaere resim çiziyorlarmış ve tüm bu resim
derslerinde biririnden değerli ressamlara yer verilip , hem sanatçılar
yakjından tanınıyor hemde eserleri remediliyormuş. Böylece kalıcı bir öğrenme
süreci de yaşanıyormuş. Çocuklar sınıfların dışında resim atölyelerinde bu
eserleri ortaya çıkarıyorlarmış ve yıl içinde resimleri sergileniyormuş.
Okulda en önemli kulüp çalışmalarından biri de Halkoyunları Kulübü.
Tüm şehrin de duyduğu , yakından takip ettiği efsana bir halkoyunları ekibi var
Bahçeşehir kolejinin. Bu kulüp yıllardır çalışmalarını devam ettiriyor ve pek
çok öedül almış durumdalar. Hatta bu işi ileriye taşıyanlar olmuş, ülkenin
dünya çapında dans eden gurupları ile çalışmaya başlayan çocuklar olmuş.
Kulüpler anlatmakla bitmez, yeni sayılarda diğer kulüp
çalışmalarını da sizlere anlatmaya devam edeceğim.
Okulun sosyal sorumluluk projelerine de çok önem verdiğini
biliyoruz, bu konuda neler yapıyorsunuz?
Valla Tülay hanım o kadar çok proje var ki ben de unutuyorum
diyor Mahmut hoca. gerçekten de o kadar çok çalışma var ki unutmamak mümkün
değil, okulu gezerken bir kahve standı ile karşılaşıyoruz, iki değerli öğretmen
başında standı hazırlıyorlar, hemen soruyorum bu nedir diye? Meğer bu standa
satılan kahvelerin tüm geliri Ali Nesin’in yeni kurduğu Sanat ve Felsefe köyüne
bağışlanacakmış. Lösev’e geçtiğimiz haftalarda bir ziyaret gerçekleştiren
Bahçeşehir koleji tüm öğrencilerden hediyeler getirmelerini istemiş ve Lösev’de
umuda ve neşeye ihtiyacı olan çocuklarımıza bu hediyeleri elleri ile sunmuşlar.
Ben bir anne ve bir vatandaş olarak Bahçeşehir’in
çalışmalarından çok etkileniyorum ve her şeyi sizlere anlatmak için
sabırsızlanıyorum ancak sayfalar yetmiyor anlatmaya, emin olun çok eksik bir röportaj oldu bu, tek
sayıda Bahçeşehir Kolejini anlatmak mümkün değil. Bu anlattıklarımdan yola
çıkarak varın siz düşünün nasıl bir okul olduğunu.
Bahçeşehir kolejinin başarısı yadsınamayacak kadar büyük, 42
ilde, 81 kampüsü olan eğitimde lider kurumlardan biri Bahçeşehir koleji ve
Kocaeli’ de ki okul müdürü Mahmut Kalcı2nın vizyonu ve hayata bakışı bu okulun
kalitesini arttırıyor. Hem okulun çeşitli çalışmalarını hem de değerli liderini
azıcıkta olsa sizlere anlatabildimse ne mutlu bana, yeni yazıda görüşünceye
dek, umutla kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder