15 Temmuz 2016 Cuma

Çocuğuyla hayatı hergün yeniden keşfeden anne: ZÜLEYHA ABDÜLBAKİOĞLU



Hayatında müziğin yeri büyük olan ve söylediği şarkılarla çocuğuyla özel bir bağ kuran Medical Park Hastaneler Grubu’nda Pazarlama Müdürü olan başarılı annemiz Züleyha Abdülbakioğlu ile annelik üzerine sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…




Merhaba Züleyha Hanım öncelikle kendinizden bahseder misin?
1983 doğumluyum. Halkla İlişkiler mezunuyum. Profesyonel iş yaşamıma sağlık sektöründe başlayıp, “Sağlık Yönetimi” üzerine yüksek lisans yaptım. İkinci üniversite olarak sosyoloji okuyorum. Aslında bu yıl mezun olmam gerekirdi ama annelik biraz uzattı, şu an 3.sınıf öğrencisiyim. Sağlık Sosyolojisi alanında eğitimime devam etmeyi düşünüyorum. 10 yıldır sektördeyim. Son 5 yıldır da Medical Park Hastaneler Grubu’nda Pazarlama Müdürü olarak çalışıyorum. Trabzonluyum, Trabzonsporluyum:))

Annelik planladığınız ve istediğiniz bir şey miydi?
Diğer yaptığım şeyler gibi! Hayat size bir yol çiziyor evet; hani ne yaparsan yap değiştiremediklerin var. Ama çizilen yolda nasıl yürüyeceğini epey şekillendirebiliyorsun bence. Büsbütün elinde olmasa da ipler, tamamen kontrolsüz de değilsin.
İlkokulda öğretmenin büyüyünce ne olmak istiyorsun sorusuna “anne” diye cevap verdiğimi hatırlıyorum. Hem başarılı bir iş kadını olacaktım hem de anne. İlk gençlik yıllarımda yaşına da karar vermiştim: “30”. 30 yaşında bir oğlum olsun isterdim hep. Dostlarım, ailem “cinsiyetine kadar sipariş geçme bare” derdi. Ama işe yaradı! 30 yaşındayken bir oğlum olacağını öğrendim…
Sigarayı bırakmak, beslenme şekline dikkat etmek, doktor kontrolü, folik asit kullanmak, iş yaşamıma dair bazı kararları ertelemek gibi bir yığın “plan” oğluma hamile kalmadan 1 yıl önce gerçekleşti.
Planlarıma saygı duyan kadere şükürler olsun…

Anne olmak hayatına nasıl bir farklılık getirdi?
7 Mart doğumlu bir balık kadınının merhamet ve duygusallığı yeter de artardı zaten! Ama annelik önce kalplerde gösteriyor sanki etkisini. Her zamankinden daha müşfik, daha sulugöz, daha çok dert edinmiş kendine tüm çocukların/anaların halini ahvalini…
Kendimize ayırdığımız zamanların kısıtlılığı her annenin malumu. Mesela tiyatroyu çok severim. Bir dönem amatör olarak da ilgilendim. Oğlum Kuzey’den önce hemen her hafta tiyatroya giderdim. Bazen çok merak ettiğin bir oyunun sahnelendiği gece orada olmayı kaçırıp evine koşuyorsun ve diyorsun ki yolda “Hadi oğlum büyü artık da birlikte izleyelim şunu.” Sonra evde dünyanın en başarılı sahnesinin oynandığını görüyor ve “ya bunu kaçırsaydım?!” diye iç ferahlatan derin bir nefes alıyorsun. Ona taklitler yapıp kahkahalarını dinlerken “zaten oyuncu benim” diyorsun ve en meraklı izleyicin ayakta alkışlıyor seni… Perde!


En çok hangi konularda zorlandın?
Gebeliğimde sorunlar yaşamadım. Doğum sonrası gittikçe artan kalça ağrısıyla kendimi ortopedide buldum. Çok nadir görülen bir hastalık gelmiş başıma meğer ve ben hamileliğim boyunca fark etmemişim. “Gebeliğe bağlı kemik erimesi” yüzünden femur başı ödemi ve doktorların “yürümeyeceksin” talimatı… Kuzey henüz 1 aylık. Emzirme, uykusuzluk ve koltuk değnekleri… Tam 2 ay hiç yere basamadım. Oğlumu kucağıma alamadım. Sadece yattığım yerde emziriyor ve sonra ananesine veriyordum onu. Öyle zoruma gidiyordu ki! Üstelik bu dönemin ne kadar süreceği belli değildi. Belki 6 ay, belki 1 yıl… Sürekli MR çekiliyor ve ödemin iyileşme süreci takip ediliyordu. Hiperbarik oksijen tedavisi alıyordum düzenli. Her gün oğlunu emanet edip koltuk değnekleriyle bir oksijen merkezine gidiyor, basınçlı odada saatlerce oksijen soluyor ve süt dolan göğüslerinin sızısıyla eve yetişmen gerektiğini biliyorsun… Korkunç günlerdi; ama neyse ki geçti.

Keşke dediklerin var mı?
Hani dedim ya ilk gençlik yıllarımdan beri 30 yaşında anne olmayı planlıyordum diye. İşte ona “keşke.” Keşke 20’li yaşlarımı oğlumla geçirmeyi dileseymişim… Keşke daha erken tatsaymışım bu duyguyu.

Beraber neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Kuzey 19 aylık. Dolayısıyla tam da döneminin buyurduğu gibi: oyun, oyun, oyun! Saklanalım ve bulalım birbirimizi, sesli ve renkli kitaplarda eşyaları tanıyalım, müziği açıp dans edelim ve keşfedelim hayatı her gün yeniden. Salıncakta gökyüzünü seyredelim, kedi ve köpeklerin “olağanüstülüğünü” izleyelim, kargaların gaklamasındaki “gizemi”.
Kuzey benim şarkı söylememe bayılıyor. Buna anne karnındaki sürecinden de çok alışkın. İnanılmaz zevk alıyor, sakinleşiyor. Ama öyle çocuk şarkısı falan da değil! Ben ne dinliyorsam o. Ceylan Ertem’den “odalarda ışıksızım”ı söylüyoruz; mini mini bir kuş falan donmuyor yani.
Özellikle takip ettiğin yayınlar, yazarlar var mı?
Akademik yayınlar olmazsa olmazım. Hem devam eden sosyoloji eğitimim dolayısıyla okumam gereken ders kitapları, hem de sağlık yönetimine dair güncel yayınlar başucumda.
Tekrar tekrar okuduklarım, her okuyuşumda yeniden anlamlandırdıklarım var: Virginia Woolf, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Furuğ Ferruhzad, Ursula K.LeGuin…Tüm klasikler. Bence Raskolnikov, 5 yılda bir başka birine dönüyor. Yani 25’inde okuduysan Suç ve Cezayı, 30’unda bir daha oku derim…
Kuzey için yavaş yavaş öneri topluyorum; ama kütüphanesinde Samed Behrengiler, Küçük Prensler hazır. Ona sahaftan kitap alıyorum mesela. Ya büyüdüğünde bulamazsam? Bu kokudan mahrum kalmasın. İlk sayfasına notlar yazıyorum. Bir fotoğrafı sizlerle paylaştım.



Seni en mutlu eden anı hatırlıyor musun?
Kuzey’in gözlerine bakıp şarkı söylemeye başlamıştım. Pek dokunaklıydı sözler de…Gözlerimin içini delercesine bakıp hüzünlenmişti resmen. Hem şarkının tadını çıkarıyor hem de hayranlığını gösteriyordu sanki. Dakikalarca bu şekilde birbirimizi izlemiştik. Ona şarkı söylememin bu kadar etkili olabileceğini anladığım ilk an bir tılsıma sahipmişim gibi hissetmiştim. Yaşamımda buna benzer bir güç yok. Hiç kimse için benim sesim bu kadar anlamlı olamaz. Ve benim en sevdiğim şey şarkı söylemek. Onun da bende en sevdiği şeyin bu olması bir lütuf.

Kendini Nasıl bir anne olarak tarif edersin?
Eğlenceli. Evet, kesinlikle eğlenceli. “Odalarda ışıksızım” şarkısının neresi eğlenceli diye düşünmeyin, rock tarzında söylüyoruz:))

Çalışan anne olmak nasıl bir duygu? Hem iş hem ev hem çocuk üçlemesini nasıl yönetiyorsun?
Elbette babasıyla! Ve anneannesine duyduğum minneti de hazır yeri gelmişken bir kez daha dile getirmek isterim.

Anne adaylarına ve çiçeği burnunda annelere neler söylemek istersin?
Herkesin anneliği kendine biricik. Herkesin evladı kendine… Doğrular da yanlışlar da bizim. Hatalar da eksiklikler de mümkün… Her anne kendi bilir, her çocuk kendi gibidir. Selam ve sevgilerimle,

Haftaya yine keyifli, özel bir Anne Röportajında görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder