Her yaşam çok kıymetli , çok değerli. Yaşanan herşeyin bir manası var. Bitti sanılan bir hayat , bugün pek çok kişiyi etkileyen , ilham veren bir hal alabiliyor. Hayat işte…
veee …Halam yıllar sonra emekli olup döndü bizim eski eve. O günden sonra hayat çok başka oldu. Evin havası değişti, pişen yemekten, sohbetlere, uyku saatlerinden, eğlencelere herşey değişti. Küçük dünyamda çok özel bir yeri vardı halamın. Onun o tavrı, o marur, o biraz bilmiş , biraz eksik, biraz yarım , biraz kibirli hali…Herşeyi çok başkaydı. Halam eve döndükten sonra ona özel bir oda yapıldı evin en alt katına. Anahtarı sadece halamda ve babaannemde olan bir oda. Ara sıra halam girerken yada babaannem bişey almak için girdiğinde şöyle kapıdan göz ucuyla görebildiğim bu oda çok esrarengiz gelirdi bana. Kapı açıldığında etrafa yayılan koku bile bir başkaydı. İstanbul’dan gelen mobilyalar vardı içinde, süslü mutfak eşyaları, yatak örtüleri, tablolar, kasetler, plaklar, fotoğraflar… Hepsine uzaktan bakabiliyorduk ancak. Sebebini hala bilmiyorum uzaktan seyredişlerimizin.
Sonra babaannem ve Selma ablam çok mutluydu, her biri yarım kalan anne evlat duygusunu birbirinde yaşıyordu. Ancak iyice bakabilen bir göz görebilirdi bunu. O büyük özlemi, hasreti , o mahzunluğu , o pişmanlığı, o öfkeyi, o kırgınlığı , o derin ve sessiz acıları ancak iyice bakan bir göz görebilirdi. Bu hasret giderme, yoğun sevgi duyguları Halamın bir kaç yıl sonra vefat etmesiyle son buldu. Telafi edilemeyen hataların öfkeleri, affedememeyişler, içten içe haykırışlar son buldu. Yerini hüzün aldı.
Halamın vefatından uzun bir zaman sonra halamın odasına gitmek istedim. Yalvar yakar babaannemden aldım anahtarı. Kapıyı açıp girdim içeri. Karşılıklı konmuş iki tane divan vardı, bir gümüşlük, bir sandık , duvarda güzel bir ayna ve bir kaç tane bavul. Ne yani yıllardır beni her haliyle cezbeden, merakımı kabartan o esrarengiz oda bu muydu?. Sandığım kadar gizemli ve esrarengiz gelmedi bana bu gördüklerim. Odayı iyice seyrettim, halamı anlamaya, onun ruh halini yaşamaya çalışıyordum anlaşılan. Sonra sandığa yöneldim.Naftalin kokulu sandığın İçinden bir sürü el işlemesi örtü, tülbent, süs eşyaları falan çıktı. Her birinin üzerine sinmiş anıların kokuları vardı. Hissedebiliyordum. Bazıları bana hüzün veriyor, bazıları heyecanlandırıyordu. O kokuları şimdi bile burnumun direğinde hissederim.
Sonra valizlerden biri dikkatimi çekti. 70 li yılların modası, ahşap bir valizdi bu. İçini açtığımda tam bir rüyalar kentine gelmiş gibi oldum. İçinde onlarca mektup, şiir, kaset, plaklar ve fotoğraflar vardı. İşte aradığımda buydu.Halamın hayatıyla ilgili en can alıcı bilgiler burada saklıydı. Onu biraz daha yakından tanımak isteyen için bu valiz tam bir velinimetti. Valizin içinden çıkan bir kasedi taktım teyibe. Bir kırkbeşlik plak kasede çevrilmişti. ve ara ara Müzeyyen Senar’ın Maksim Gazinosunda sahne aldığı gecelerden birininin canlı ses kayıtları vardı. Müzayyen Senar şarkı söylemeden önce gazinodakilere bir şeyler anlatıyor sonra şarkısını söylemeye başlıyordu. Bu kaset in fon müziği eşliğinde valizin İçindeki mektupları okudum bir bir. Halamın yaşadığı o anları sanki saniye saniye bende yaşıyordum. Sanki o duyguların hepsini bende yaşamıştım. Tahmin ettiğim gibi hüzün ve acı ağır basıyordu her satırda.
O gün , o eski Sanat müziği şarkılarının ve naftalin kokusunun eşlik ettiği eski sayfaların kokusuyla bilmediğim bir hayatın içinde yolculuk ettim. Yaşamadığım duyguları yaşıyormuşum gibi hissettim. Başka bir alem, bambaşka bir dünyaydı bu.
Halamla hiç sohbet edemedim ben, neler yaşadığını , acılarını , hüzünlerini hep tahmin ettim sadece. Etrafta anlatılanlardan duyduğum kadardı bildiklerim. Henüz çocuktum o zamanlar ancak biraz daha büyük olsaydım eğer onun en yakın sırdaşı olabilirdim elbet. Ve belki sonsuz derinliklerdeki yaralarını sarıp, sevgimle iyileştirirdim, kim bilir. Belki de bu denli ağır gelmezdi hayat ona, benimle paylaşınca yüklerini herşey daha kolay gelirdi , kim bilir. ve ben sadece anlamaya, yorumlamaya, bilmeye çalışıyorum yaşadığı duyguları. Belki tam üstüne basmışımdır belkide hiç anlamamışımdır kimbilir. Bildiğim tek şey şu ki, o hayat gelip geçen öylesine bir hayat değildi, bugün derinlemesine baktığımda ondan izler bulurum kendimde. Ve hiç bir hayat öylesine ve boş değildir tıpkı onun ki gibi. Her hayat kıymeylidir, değerlidir , anlayabilene.
Ve işte bir kırbeşlik plaktı bugün dinlediğim. O gün o odada dinlediğimle aynı. Aldı beni götürdü başka bir dünyanın kucağına. Tekrar yaşadım eski anılarımı ve bunu yapan Sadece bir kırkbeşlik plakdı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder